Follow @chemedya

7 Kasım 2009 Cumartesi

Savaş Suçları...


Savaş suçları neden vardır? İnsanların bir birlerini öldürürken bile bazı kuralların olması ilginç değil mi? Savaşlarda insanları öldürmen değil nasıl öldürdüğün önemlidir. Ülkemizde de Fenerbahçe ile Galatasaray arasında yıllardır bir mücadele var ancak son zamanlarda bu mücadele yerini kirli bir mücadeleye bıraktı. Savaş suçları işlenmeye başlandı.


Ercan Saatçi olayı son derece sıktı insanları biliyorum. Ancak dün gece TRT gerçek anlamda bir dram yaşandı. Bir insanın nasıl bir linçe tabi tutulduğunu bu kadar net göremezdik herhalde. Geçtiğimiz günlerde Habertürk Gazetesinde Ercan Saatçi'nin Haldun Üstünel'i aradığı ve tehdit ettiği haberi çıktı. Haberi ne Ercan Saatçi ne de Haldun Üstünel doğruladı ancak bu olay sanki doğruymuş gibi yorumlar yapılmaya devam etti. Programa önce Fatih Altaylı bağlandı ve haberlerini savundu. Ardından Ercan Saatçi bağlandı ve bu olayın ne kadar dramatik boyutlarına geldiğini gösterdi. Ercan Saatçi bu kampanya daha ne kadar kirlenebilir diye sorarken stüdyodakiler dahi söylenecek söz bulamıyordu.

Ben bu blogtan açık açık yazıyorum. Ercan Saatçi'nin başına ne geldiyse Fenerbahçeli olduğu için geldi. Eğer Galatasaraylı olsaydı bugün ne kadar başarılı bir hale getirdiği konuşulacaktı Hürriyet Spor Servisi'ni. Bu olayı gazetesine taşıyan Fatih Altaylı geçmişte şeref tribününde benim çok yakın bir arkadaşıma ağıza alınmayacak küfürlerle saldırmış ve kafasına viski şişesi fırlatmıştı. Arkadaşımın tek suçu Fenerbahçeli olmaktı. Bugün bu insanın başında olduğu gazete kirli bir savaşa alet oluyor. İronik değil mi?

Hadi bu olayları bırakalım. Benim bu kişisel blogumda dahi Galatasaray aleyhine yazılar yazıyorum diye tehditler alabiliyorsam Galatasaraylıların bu yılki agresif hallerini anlayın artık. Cidden klinik bir duruma doğru ilerliyorlar.

Eğer bugün spor medyasında çalışsaydım sorgulayacağım 2 olay olurdu. 1. si Ercan Saatçi'nin ortaya çıkan video'sunun bir GSTV çalışanı tarafından ortaya çıkarılması bir tesadüf müdür? Bu işin içinde bu olayı kullanmak isteyen Galatasaraylı yöneticiler kimlerdir. 2. si ise Haldun Üstünel'i tehdit eden Ercan Saatçi olmadığı ortaya çıktığına göre bu haber neden ve kim tarafından yaptırıldı. Bu linç kampanyasının arkasında kimler var?

Bu ülkenin medyasında savaş suçları işleniyor. Ciddi şekilde bir ahlak kirlenmesi yaşanıyor ve maalesef bu olayda kaybeden kirli yolları seçenler değil, kirli bir kampanyaya maruz kalan kişi veya kurumlar.

6 Kasım 2009 Cuma

6 Kasım'ın Analizi


6 Kasım Türk futbol tarihinin 2 çok önemli skoruna sahne olmuş bir gün. Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı 6-0 , Liverpool'un da Beşiktaş'ı 8-0 yenmesinin bu tarihe denk gelmesi gerçekten de ilginç. Bu konuda espri falan yapacak değilim. Bu esprilerimi kendi arkadaşlarımla şakalaşmak üzere bir kenarda tutup asıl konuma geçeceğim.


Fenerbahçe Galatasaray'ı 10 kişi ile oynamasına rağmen 6-0 yendiği sezon ligi 6. sırada tamamladı. O sezon Beşiktaş'ın 100. yılıydı ve ligi şampiyon tamamlayan takım Beşiktaş oldu. Fenerbahçe Avrupa kupalarına dahi katılamadı. Bunun nedenlerini irdelemek gerek bana göre.

Öncelikle bu maç Fenerbahçeliler için gerçekten de çok güzel hatıralar içerir. Bugünün 20 yaşlarındaki Fenerbahçelileri 50 yıl sonra da bu maçı hatırlatacaklar. Ancak Fenerbahçe bu maçtan ve o sezondan gerekli dersleri aldı mı? Neden tarihin en büyük derbi zaferini alan takım 6. oldu?

Bunun sırrı Fenerbahçe'nin bu maçtan birkaç gün sonra Bursaspor'la Ankara'da oynadığı maçta gizli. Bu maçı Fenerbahçe 7-1 kazanmıştı. Bu maçta Ortega oynamamıştı. İlginçtir 6-0'lık maçta da Ortega kırmızı kart görünce Fenerbahçe coşmuş ve karşılaşma 6-0'a kadar gitmişti.

Benim blogum bir medya eleştirisi blogu. Olaylara tabiki Fenerbahçe açısından bakıyorum. O günlere dönünce o dönem Fenerbahçe'yi nasıl dağıttığını ne hallere getirdiğini çok net ifade edebiliriz. Öncelikle Bursaspor maçının ardından Ortega tartışılmaya başlanıyor Fenerbahçe'de. Ortega belki de Türkiye'ye gelmiş en kariyerli ve en yetenekli 3 oyuncudan biridir. Ancak o dönem medya "el freni Ortega" sözünü bir slogan haline getirmişti. Fenerbahçe'nin yerli futbolcuları da medyanın bu kampanyasından faydalanmış ve Ortega'yı dışlamışlardı. Otelde asansöre binerken bile Ortega'yı asansöre almayacak akdar Arjantinli oyuncuyu yalnız bırakmışlardı. Elebaşları da Ortega ile aynı mevkide oynayan ve bu sene Ankaragücü'nde Darius Vassell'i de yiyen Ceyhun olmuştu.

Bu olaylardan kısa bir süre sonra da Ortega Fenerbahçe'den ayrılmuştı. Peki sonra ne oldu? Ortega'sız Fenerbahçe medyanın büyük uzmanlarının dediği gibi coştu mu? Ortega'sız Fenerbahçe her önüne geleni ezdi mi?. Tabiki hayır. Fenerbahçe her zaman olduğu gibi medyanın oyununa geldi ve bu büyük yıldızı kaybetti. O dönem Ortega'ya el freni diyen Rıdvan Dilmen , Engin Verel gibi spor yazarları kariyerlerine kariyer kattılar. Fenerbahçe Ortega varken ligin en büyük şampiyonluk adayıyken Ortega gidince bütün havasını yitirdi ve ligde tarihinin en kötü günlerini yaşayarak 6. oldu. Demek ki spor medyasının yaptığı her eleştiri ve analiz doğru değil. Hatta daha da ötesinde Ortega gibi oyuncular bu ülkeye geldiklerine geleceklerine pişman oluyorsa ve bu ülkenin futbolu marka değeri olarak gerideyse en büyük paylardan biri kalitesi düşük olan Türk Spor Medyasına aittir.

Not: Şunu eklemem gerek. Ortega'ya yapılanların çok benzerleri Alex De Souza'ya da yapıldı Fenerbahçe'de. Ancak belki de o günlerden ders almış olan Aziz Yıldırım, Alex taraftar tarafından yuhalanacak hale gelmişken O'nu ayağa kalkarak alkışlaması bir dönüm noktasıdır Fenerbahçe için.

5 Kasım 2009 Perşembe

6 Ceza 6'sı da Fenerbahçe'ye!


Şekip Mosturoğlu NTVSpor'da katıldığı programda açıkladı. Bugüne kadar tv görüntülerinden 6 ceza verildi ve bu cezaların 6 tanesi de Fenerbahçe'ye verildi. Bu blog'da aylardır savunduğum görüşlerin bir teyidiydi bu görüş. Lig Tv maalesef istediğine ceza aldırıyor istemediğine aldırmıyor.


Geçtiğimiz sezon Galatasaray-Fenerbahçe maçından önce Arda Turan Galatasaray tribünlerini selamladıktan sonra Fenerbahçe tribünlerine dönüp kol haraketi yapıyordu. Bütün yumruk şovları çeken Lig TV'de o görüntü hiç yayınlanmadı. Tesadüf eseri maça giden bir Fenerbahçe taraftarının kameraya çekmesiyle bu olay ortaya çıktı. Ama bu görüntüler biraz geç ortaya çıktığı için Arda'nın ceza almasına yetmedi.

Yine bu sene daha önce de yazdığım gibi Fenerbahçe maçında Galatasaray'ın attığı golden sonra Hakan Balta ve Nonda'nın Fenerbahçe tribünlerine yaptıkları kol haraketleri Lig Tv'nin özetlerinde ve Maraton programında yoktu her nedense. Peki Arda'nın Cristian'ın üzerine yürürken ettiği küfürlerin kesilmesi? Cristian'ın annesine küfür ettiği canlı yayında verilen görüntüde açık açık görülürken ne Maraton'da ne de özetlerde bu küfür yer almadı. Yine geçen sene Emre, Cangele ile girdiği dialogdan dolayı 3 maç ceza almıştı. O maçta kameralar Emre'yi çekerken Cangele'yi bir türlü göstermemişti. Emre'nin Cangele'nin hangi haraketine karşılık o haraketi yaptığını da görememiştik. Amaç Emre'ye ceza aldırmaktı çünkü. Cangele gösterilse o ceza olmayacaktı belki de. Demek ki bu ülkede kimin ceza alacağına Erman Toroğlu, Şansal Büyüka ve Lig TV'nin fanatik prodüktörleri karar veriyor.

Artık bu işi iyice çözdük. Eğer bir pozisyon Fenerbahçe aleyhineyse Lig TV ne yapıyor ne ediyor o görüntüyü buluyor ve cezayı daha pazar akşamı kesiyor. Kaç maç olacağını da Erman Toroğlu söylüyor programda. Eğer Galatasaray aleyhineyse o görüntü her nedense bulunamıyor. Bir anda buharlaşıp uçuyor.

Bana gelen duyumlar Fenerbahçe'nin bu konuda ciddi bir çalışma için olduğunu gösteriyor. Gelecek seneki yayın ihalesi için yabancı bazı şirketlerle görüşüyorlar. Umarım bizi Lig TV işkencesinden kurtarırlar.

Atatürk Hangi Takımı Tutuyordu?


http://koskorcuk.blogspot.com isimli takip ettiğim blogda bu konuya değinilmiş. 10 Kasım da yaklaşıyor. Şimdi bir sürü gerekli gereksiz insan tv'lere, gazetelere çıkarak Atatürk şu takımlı bu takımlı diyecekler. Herşeyden önce şunu söylemeliyim ki Atatürk'ün hangi takımı tuttuğu umarım daha 100 yıl daha tartışılır. Atatürk'ün unutturulmaya çalışıldığı günümüzde en azından spor severler sahip çıkıyor bu ülkenin önderine.

Gelelim benim fikrime. Bu konuda en kesin bilgiye kimden ulaşırız derken Can abi (Barslan)'ın önerisiyle Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe ile görüşmek üzere randevu aldım ve O'na gittim bundan 3 yıl önce. Şişli civarlarındaki evini minik bir Atatürk müzesi haline getirmişti. Atatürk'ün resimleri, kişisel eşyalarıyla büyüleyici bir yer. Bir de içine o barı koymasaymış...

Her neyse. Ülkü Hanım'a Atatürk Fenerbahçeli dedirteceğimi umuyordum röportajda. Ülkü Adatepe bu konuda bana ilginç bir tepki verdi. "Atatürk'ü lütfen kulüpler üzeri görün. O'na bir kulübün yaftasını yapıştırmayın. Çünkü o hangi takımı tuttuğunun bilinmesini istemezdi" dedi. Kendisine tabi ki sonsuz saygı duydum. Ancak en azından Fenerbahçe'ye sempatisi olup olmadığını öğrenmek istiyorum dedim.

Şöyle devam etti: Atatürk Fenerbahçe'ye sempati duyardı. Ancak bunu hiç açıkça söylemezdi. Bunun yanlış anlaşılacağını düşünürdü. Fenerbahçe'ye sempatisinin en büyük nedeni Fenerbahçe semtine olan aşkıydı. Her fırsatta benim elimden tutar Fenerbahçe semtinde gezdirirdi. ( bu sırada Fenerbahçe semtinde gezerken çekilmiş resimlerini gösteriyor) Orada huzur bulurdu. Sempatisinin nedenin bu olduğunu düşünüyorum.

Konuşmanın genel özeti buydu. Benim için önemli olan şey Atatürk'ün takımlar üstü tutulup bugünün kirli fanatizminin içine katılmaması. Atatürk hangi takımı tutarsa tutsun hepimizin Atatürk'ü. Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın, Göztepe'nin, Karşıyaka'nın ve tüm Türkiye'nin Atatürk'ü.

Spor Aşkı (mı)?


NTV'de Burcu Esmersoy ve Ercan Taner'in birlikte sunduğu yeni bir program başladı. Programın adı spor aşkı. Ercan Taner gazeteci bir babanın gerçektende sporsever olan oğlu. Spor tarihini çok iyi bilir ve geçmişteki spor olaylarını çok ince ayrıntısıyla hatırlar. Gerçek bir sporseverdir. Burcu Esmersoy'da kendini sürekli geliştirmeye çalışmasıyla gayet başarılı bulduğum bir spiker. Spikerliğe ilk başladığında tuttuğu takımı mimikleriyle ve yaptığı saçma sapan yorumlarla çok belli ediyordu. Ancak bu konuda eksikliğinin farkına vararak iyi bir spiker oldu.

Programda sürekli konuk olarak ise Kaan Kural ve Sergen Yalçın var. Kaan Kural'ın NBA aşkını biliyorum da spor aşkının ne alaka olduğunu pek anlayamadım. Bence sempatik bir tipi olmasa bu kadar NBA bilgisine rağmen bu kadar ünlü olamazdı. Sergen Yalçın ise programın bombası. Söylediği her sözle benim burada ne işim var diyor. Madem entellektüel bir spor programı yapıyorsunuz bu programa en son konuk edilecek insan Sergen Yalçındır. Sergen Yalçın bu ülkede şike dosyalarıyla mahkemelere düşmedi mi? Mafya babalarıyla beraber ismi emniyet raporlarında yer almadı mı? Şu meşhur Beşiktaş-Galatasaray maçında 4'e 3 atak yaparken Beşiktaş bir anda frene basıp dönen Sergen değil miydi?

Sergen'in NTV'de olması bile tartışılması gereken bir olay. Geçmişi şaibelerle dolu bir insan ülkenin en saygın kanallarından birinde yorumculuk yapıyor. İletişimin bu kadar yaygın olduğu bir ortamda bir çocuk google'da Sergen yazsa karşısına şike dosyaları ve Bursasporluların Sergen'e öfkesi gelecek.

Porgramın konukları Bahri Tanrıkulu, Semih Saygıner, İpek Şenoğlu ve Azize Tanrıkulu'ydu. Ülkemizin en iyi bayan teniscisi olan İpek Şenoğlu herhalde program boyunca neye uğradığını şaşırdı. Sergen spor aşkını İpek Şenoğlu'nun tenisi övücü sözlerine muhalefet ederek gösterdi. İpek Şenoğlu bir ara çıldıracak gibi olduysa da tartışma devam etti. İsmi spor aşkı olan program ve sporun ne olduğunun bile farkında olmayan bir adam. Pek uyuşmamış.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Kimin Müdür Olacağını Galatasaray mı Belirliyor?


Ercan Saatçi spor müdürü olunca, çok ünlü bir Galatasaray yöneticisi, “Bu kadar fanatik bir Fenerbahçeli olan Ercan Saatçi’yi orada oturtmayız...” diye Hürriyet Gazetesi’nin bir muhabirine sayıp döküyor... Ercan Saatçi ile o ünlü yönetici daha sonra telefonda konuşuyorlar... Ancak karşılıklı konuşmaya rağmen, yönetici “Ercan Saatçi’ye hayırlı olsun” demiyor ve Galatasaray kulübünün, “bu atamayı kabul etmeyeceğini” bildiriyor... Soğuk rüzgarlar aradaki diyaloğa rağmen ısınmıyor... Kasetin montajlanmamış bölüm ise bir süre sonra piyasaya çıkıyor... Aldığım bilgiler Galatasaray tarafının bu konudaki ısrarını kesmeyeceği ve sürdüreceği yolunda...



Reha Muhtar köşesinden aynen bu satırları karalamış. Karalamış karalamasına da bir gazeteci olarak şunu da söylemesini beklerdim. Ne haddine Galatasaray'ın bir spor müdürünü bu şekilde şantajlarla ve oyunlarla yerinden etmek?

Tabi bu soru sorulmamış ve yazıda etik olarak Ercan Saatçi'nin gitmesi gerektiği belirtilmiş.
Kimi ister oraya Galatasaray? Doğan Yayın Grubu bundan sonra spor müdürü atamalarında Galatasaray'a mı soracak? Galatasaray'ın kendisiyle hiç ilgisi olmayan bir gazetenin spor müdürünü kabul etmek ya da etmemek gibi bir hakkı var mı? Ya Galatasaray kulübü yarın öbür gün biz Reha Muhtar Beşiktaşlı olduğu için o köşede yazmasını kabul etmiyoruz derlerse? Bu ülkede sadece Galatasaraylılar mı namuslu? Geri kalan herkes namussuz mu? Bu nedenle mi Galatasaray yöneticisi Mehmet Helvacı'nın kardeşi İlhan Helvacı Federasyonun hukuk kurulunda?

Bu ülkede bu işler bu kadar ayağa düşmemeli. Adnan Polat seramik dergisinin başına Serhat Ulureren'in eşini getirip Serhat Ulueren'i istediği gibi yönlendirebilir. Bu Serhat Ulueren'in sorunudur. Hatta Türk Spor Medyasının sorunudur ama hadi Serhat Ulueren'in sorunu olsun. Galatasaray, Hürriyet'in spor müdürünü belirleme yetkisini hangi güçten alıyor?

Yarın öbürgün mesela Fenerbahçe'de Fatih Altaylı Galatasaraylı olduğu için ve geçmişte şeref tribününde Fenerbahçe'ye küfretme mazisi olduğu için Habertürk'ün Genel Yayın Yönetmeni hemen değiştirilmelidir derse? Bu işin sonu nereye varır?

Şu dakikadan sonra Ercan Saatçi kesinlikle görevde kalmalıdır bana göre. Ve herşeyden önemlisi bu olaylar nedeniyle çizgisini asla bozmamalıdır. Galatasaray'a yaranmaya çalışarak yayın yaparsa eğer tüm bu şantajlar amacına ulaşır. Ercan Saatçi bu şantajlara pabuç bırakmamalıdır.

3 Kasım 2009 Salı

Ercan Saatçi'nin Küfürü Kaç Saniyeydi?

Sivasspor maçında küfür ettikleri bölümlerden hiçbiri 120 saniyeyi geçmediği için Galatasaray'a ceza verilmemiş. Kurallar böyle. Söylenebilecek birşey yok.
Galatasaray Türkiye söylemi Adnan Polat'ın yeni sloganı.
Gerçekten de Galatasaray Türkiye.
Kurnazlık konusunda Türkiye'nin aynası gibi.
Mesela Ercan Saatçi'ye küfür konusunda büyük bir tepki gösterdiler.
Sanırsınız ki bu camia küfürden nefret eden, ahlakıyla topluma örnek olmuş bir topluluk.
Ercan Saatçi'nin ve Fenerbahçelilerin annelerine edilen küfürler 120 saniyeyi hiç geçmemiş. Olay budur zaten. Bizler de hep bunu istiyorduk. Küfürler asla 120 saniyeyi geçmemeli.

Mehmet Helvacı küfür konusunda en hassas Galatasaray yöneticisi. Her yerde konuşuyor. Gerçekten ahlak timsali bir isim. Kardeşi İlhan Helvacı ise TFF hukuk kurulunda. Galatasaray'ın "haklarını savunuyor". Tabi yalnız değil. Yanında bir çok Galatasaray Liseliyle beraber.

Galatasaray Türkiye'nin aynası gerçekten de. Hakan Balta o kol haraketini Fenerbahçe tribünlerine yaparken ağır tahrik altındaydı. Tıpkı Keita'nın Roberto Carlos'a yumruk atmasının Galatasaray medyası tarafından bu şekilde açıklanması gibi. Bir de yumruğun üstüne Keita'dan 1 hafta ahlak dersi aldık.

Haldun Üstünel ahlak temsilcilerinin futbol şube sorumlusu. Galatasaray tribünlerinden gelme. Jargonu biliyor. Bu ahlak temsilcisi adam geçen sene Mahmut Uslu'yu dağa kaldırmakla tehdit ederken ağır tahrik aldındaydı.

Elano Fenerbahçe maçında Ayhan'a fuck off diye küfür ederken de ağır tahrik altındaydı. Hele ki Hakan Balta'nın Ayhan'a küfürü daha da bir tahrikle edilmiş bir küfürdü.

Zaten Arda Cristian'ın annesine küfür ettiyse ne olmuş ki? Kim etmez orada ağır tahrik altında? Şansal Büyüka'nın dediği gibi; Olur hocam be, üzerindeki yük ağır, orada inanılmaz baskı altındasın, senden beklentiler büyük. Ne olacak yani Cristian'a küfür ettiyse?

Fenerbahçe stadında oynanan her Galatasaray karşılaşmasında olay çıkıyor. Gerçekten de bu konuda Ali Sami Yen tertemiz. Sahaya 3-5 bin koltuk fırlatmalarının ne önemi var ki? Bir kere bunu tutturamıyorlar. Fenerbahçeliler ise az ama öz atıyorlar. Attılar mı tutturuyorlar. ( Bunu lig Tv'de Bülent Tulun söyledi. Bu camianın ruh haline güzel bir örnektir.) Ancak Bülent Tulun belli ki unutmuş ki bu asil camia da zaman zaman attığını tutturuyor. 2 sene önce Fenerbahçe tercümanı Samet'in kafasını dağıtmışlardı.

Basketbolu takip edenlerin hafızalarını yoklayalım biraz. Bundan 3 sene önce bir Galatasaray-Fenerbahçe maçı. Maç boyunca olaylar bitmiyor. Hakem dayanamıyor. Galatasaray tribünlerini boşaltıyor. Peki asil ve küfürden nefret eden Galatasaray camiasının yöneticileri ne yapıyor? Amigoların bir kısmını şeref tribününe alıyorlar. Bu maç tarihe şeref tribününden koro halinde küfür edilen tek maç olarak geçiyor. Ne de olsa bunu yapan asil Galatasaray camiası. Pek üzerinde durmamak gerek.

Voleybolu sever misiniz bilmem. Ben severim. Her Fenerbahçe-Galatasaray maçında olay çıkar. Bu olaylar hep Fenerbahçe 2-0 öndeyken çıkar. Bu maçların bir tanesini 3-2 Galatasaray kazandı. Tabi 2-0 iken olay çıkması tamamen tesadüf. Asil Galatasaray camiası böyle şeyleri asla düşünmez.


Ercan Saatçi, Galatasaray'a küfür etmiş. Bak sen şu işe. Sahi Ercan Saatçi'nin küfürü kaç saniyeydi? Hukuk kuruluna sormak gerek.

Sıra Kimde?


Merak ediyorum. FBTV'den çalınan görüntüler sadece Ercan Saatçi'nin küfür videosu ile mi sınırlı? Yoksa daha başka kimselerin videosu var mı? Bu videolar zaman içinde ortaya çıkacak mı?

Yarın öbür gün başka konukların başka videoları da ortaya çıkacak mı? Burada Türkiye'deki holiganizmin geldiği boyutta aslında gözler önüne serilmeli. FBTV'de Galatasaraylılar çalışıyor diye eleştiriler olurken Fenerbahçeliler arasında bunu yadırgamıştım işin açıkçası. Ekmek parasını kazanan insanların hangi takımı tuttuğunun bir önemi olmamalıydı. Sonuçta bu iş profesyonelce yapılan bir iş. Galatasaray'ın UEFA kupasını kazandığı kadrosunda en az 3-4 Fenerbahçeli futbolcu vardı. Bugün Fenerbahçe kadrosunda oynayan oyuncular arasında da Galatasaraylı olan oyuncular var. Bu onların iş ahlakından şüpheye düşmemizi gerektirmez. Sahaya çıktıklarında ellerinden gelen herşeyi yaptıklarını çok iyi biliyorum.

Ancak durum pek de benim düşündüğüm gibi değilmiş. Gerçekten de FBTV'de Galatasaraylılar çalışmamalıymış. Bu görüntülerin medyaya sızması herşeyden önce gazetecilik mesleği için hiçte iyi olmadı. Mesela sağcı bir kanalda solcu biri çalışamaz mı? Benim bildiğim kadarıyla AKP'ye yakın kanallarda cumhuriyet mitinglerine katılan bir çok arkadaşım çalışıyor mesela. Onlar da böyle çalıştıkları yerlere ihanet ederler mi?

Hiç sanmıyorum. İnsan çalıştığı ve hayatını kazandığı yere asla ihanet etmemeli ve medyada çalışan çoğunlukta bunu yapmaz. Umarım bu arkadaşların ellerinde daha sonra ortaya çıkartacakları başka videolar yoktur. Bu çirkinlik bir an önce unutulur gider.

Not: Bu işi yapanlar FBTV'de çalışan Galatasaraylı arkadaşlarını zan altında bıraktıklarını ve belki de ekmek paralarından olacaklarını hiç düşünmediler mi? Bu olaydan sonra onlardan biri işten atılırsa bu vebalin altından kalkabilecekler mi? Gerçekten çok yazık.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Fenerbahçe Resmi Sitesinden Ercan Saatçi Açıklaması


Dün Ercan Saatçi ile ilgili yazdığım yazıyı birebir doğrular nitelikte bir açıklama yayınlandı Fenerbahçe Resmi Sitesi tarafından. İşte o açıklama.


İŞİN DOĞRUSU BU


Son günlerde çeşitli internet sitelerinde ve televizyon programlarında Sayın Ercan Saatçi ile Sayın Metin Özülkü'nün bir program çekimi sırasında aralarında yaptıkları konuşma yayınlanmış ve konuyla ilgili bu bilgilendirmeyi yapma zorunluluğu doğmuştur.

1-FBTV'de Sayın Metin Özülkü'nün hazırlayıp sunduğu Müzik Molası programının 8 Aralık 2006 tarihinde yayınlanan bölümüne Sayın Ercan Saatçi konuk olmuş ve söz konusu diyalog bu programın bant kayıt çekimi sırasında gerçekleşmiştir.Program, bahsi geçen diyalog montajda çıkarıldıktan sonra yayınlanmıştır.

2-2006 yılında yapılan bu çekimin montajlanan bu kısmı bazı kötü niyetli kişi veya kişilerce o tarihte FBTV'nin binasından dışarıya çıkarılmış ve daha sonra belli bir amaç için kullanılmak üzere saklanmıştır. Kısacası FBTV'den bu görüntüler yetkililerin bilgisi dışında gizlice alınmış,bir başka deyişle hırsızlık yoluyla kurum dışına çıkarılmıştır.

3-Böyle bir görüntünün varlığı 1 Mayıs 2008 tarihli Vatan gazetesinde Spor Yazarı Kadir Çetinçalı tarafından "Ayarı Bozulanlar" başlıklı ekteki yazıda kaleme alınmış Çetinçalı o tarihteki yazısında Sn. Ercan Saatçi ile Sn. Metin Özülkü'nün söz konusu diyaloğunu köşesine taşımış ve son olarak şu ifadeleri kullanmıştır; "Bu olayın kaydı bende mevcuttur,isteyene izletebilirim"

4-FBTV yönetimi aynı zamanda Doğan Haber Ajansı çalışanı olan Kadir Çetinçalı'nın yazısı üzerine o tarihte yaptığı araştırmada bu görüntülerin o dönemde Doğan TV Center'ın Bağcılar'daki merkezinde aynı bina içinde görev yaptıkları GSTV'nin çalışanları tarafından Çetinçalı'ya izlettirildiği bilgisine ulaşmıştır.

5-2006 yılında FBTV'den ayrılarak GSTV'de göreve başlayan 4 kişilik ekipte şu isimler yer almaktadır; Hasan Tankaya, Selim Sırrı Bayer, Erdoğan Veis, Abdullah Ercan.
FBTV yönetimi kurum içinde yaptığı araştırmada ekte Fenerbahçe formalı fotoğrafı yer alan ve halen GSTV'de Program Sorumlusu olarak görev yapan Selim Sırrı Bayer'in bu görüntüleri kurum dışına çıkardığını şahitlerle belirlemiştir.

6-Bugün gelinen noktada söz konusu videonun hangi amaçla ve nasıl FBTV'nin merkezinden çalındığını açıklığa kavuşturma konusunda en bilgili isimler, bu videonun kendisinde mevcut olduğunu yazısında belirten Sayın Kadir Çetinçalı ve yukarıda ismi geçen eski FBTV çalışanlarıdır.

7-Her TV kuruluşunun çeşitli çekim ve yayınlarında buna benzer montajda kayıttan çıkarılmış pek çok görüntü ve röportaj yer aldığı yayıncılıkla ilgilenen herkesin malumudur.

8-FBTV'den çalınan söz konusu video görüntülerinin çeşitli internet sitelerinde veya farklı Televizyon kuruluşlarında yayınlanmasında Fenerbahçe Spor Kulübü'nün veya FBTV'nin herhangi bir dahli bulunmamaktadır.

9-Fenerbahçe Spor Kulübü olarak kurum dışına çıkartılan görüntüler hakkında yasal girişimler başlatılmış olup, her türlü hukuki yaptırımın uygulanması yargıdan talep edilecektir.

Yapılan spekülasyonların son bulması adına ilgili ve bilgilileri konuyu açıklığa kavuşturmaya davet ediyoruz.

Saygılarımızla

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ

Chemedya ve Ekşisözlük


Ekşisözlükte blogumla ilgili bir entry var. Bu entry'i blogumun reklamı için açıldığını söylemiş orada yazan bazı arkadaşlar. Ne ekşisözlükte editör olan bir arkadaşım var nede ben oraya üyeyim. Kimin açtığını bilmiyorum. İnsanların bu kadar kolay bir biçimde yargıya varmaları bana gerçekten de entresan geliyor. Ülkemizin tipik insanları diyeyim sadece.

Bu blogta yıllarca medyada yaşadığım şeyleri yazıyorum. Spor medyasının yıllardır birçok pisliğin içinde olduğunu, mafya babalarından alınan altın tesbihleri, menajerlik yapan gazetecileri, inandıklarını değil söylenmesi gerekenleri yazanları eleştiriyorum. Bu ülkede herşey yapanın yanına kar kalıyor. Müsaadeniz olursa bende kimseden korkmadan birşeyler yazabileyim. Eğer yazabiliyorsanız sizde yazın. Daha yazabileceklerimin yüzde 10'unu bile yazmadım. Zaman içinde çok daha farklı konuları yazacağım. Bir çok kişinin ipliğini pazara çıkartacağım. Bu insanlar temizlenecek mi medyadan? Tabi ki hayır. Onlar gidecek başkaları gelecek. Spor medyası hiç bir zaman temizlenmeyecek. Eğer bu blog Fenerbahçe değilde Galatasaray, Beşiktaş ağırlıklı olarak yazılsaydı orada yorumlar tersine dönecekti. Fenerbahçeliler beni eleştirecek, Galatasaraylılar ve Beşiktaşlılar ise övecekti. İnsanlar gerçeklerin değil kendi istediklerinin yazılmasını istiyorlar. Bu ülkede ciddi bir renk körlüğü yaşanıyor.

İmla kurallarına gelince. İmla kurallarını gayet iyi bilirim. Redaktörlükte yaptım bir dönem. Ancak insan kendi yazdığı şeyi her zaman kontrol edemiyor ve gözünden kaçırıyor. Bunu her gazeteci gayet iyi bilir. Bu nedenle gazetecilikte redaktörlük diye bir ara meslek vardır. Yani gazetecilerin yaptığı imla hatalarını redaktörler düzeltir. Bu blogu tek başıma yaptığım düşünülürse imla hatalarımla beni sevmenizi öneririm.

Not: Bloguma günde 300-400 kişi giriyor. Buda bana yetiyor.

Ercan Saatçi'nin Küfür Videosu


Öncelikle şunu söyleyeyim. Ercan Saatçi siyasi olarak bana çok zıt bir hayat bakışına sahiptir. Ancak son günlerde ortaya çıkan küfürlü video skandalı oldukça ilginç bir zamanlama ile çıkmış.

Fbtv ile ilişkim arada sırada oraya yaptığım ziyaretlerle sınırlıdır. Bir kaç kez Feryal Pere'nin ve Berna Yılmaz'ın programlarına katıldım. İhsan Topaloğlu'da benim eski müdürümdür. Ve ara sıra uğrar çayını içerim. Ayrıca orada bir çok eski iş arkadaşım çalıştığı için oraya gitmek bana sıcak gelir.

Gelelim videoya. Öncelikle video yeni bir video değil. Fb Tv kurulduğundan itibaren orada çalışan 3 tane Galatasaraylı tanıdığım vardı. Video kaydedildiği zaman bu üç isim de Fener Tv'de çalışıyordu.
1. si Yasir Kaya: Yasir çok fanatik bir insan değildir. Oraya gittikten sonra da muhtemelen Fenerbahçe sempatisi kazanmıştır. O'nun böyle bir video'yu ortaya çıkarma ihtimali yok.
2. Hasan Tankaya: Fb tv'nin program müdürüydü. Video olayının faillerinin en başında gelen insan bana göre o. Şu anda gs tv'de önemli bir göreve sahip. Çok fanatik bir Galatasaraylıdır. Ayrıca Anti- Fenerli denilecek kadar da Fenerbahçe karşıtıdır. Zaten Fenerbahçe tv'den ayrıldıktan sonra yazdığı köşe yazılarıyla da Fenerbahçeli taraftarların çok büyük tepkisini çekmiştir.
3- Selim Sırrı Bayer: Benim üniversiteden sınıf arkadaşımdır. İletişim fakültesine Galatasaray kaşkolsuz hiç gelmeyecek kadar koyu bir Galatasaraylıydı. Ancak bu olayın failinin o olduğuna inanmıyorum. Çünkü Fb TV'de Hasan Tankaya'ya bağlı olarak çalışıyordu. Şu anda da Gs TV'de Tankaya'nın emrinde çalışıyor. Ancak bu işin muhtemelen ona "yaptırtıldığına" inanıyorum.

Ancak işin önemli bir tarafı da şu. Adeta bir cadı kazanını andıran Doğan Medya Center'daki dalaverelerden biri olarak görüyorum bu olayı. İşin içinde İlker Yasin'in emrinde çalışan kişiler var. Muhtemelen orada Ercan Saatçi'nin Hürriyet'in başına geçmesini yadırgayan kesimler uzun zamandır ellerinde olan bu video'yu şu an ortaya çıkartarak bir taşla iki kuş vurdular. Hem Fb TV'yi karıştırdılar hem de Ercan Saatçi'yi yaraladılar. Asıl önemlisi de hiç etik olmayan bir iş yaptılar. Gerçi ucu Fenerbahçe'ye ve Fenerbahçelilere bulaşacaksa medyada herşey mübah.

1 Kasım 2009 Pazar

Galatasaray Lobisi ve Fenerbahçelilerin Sessizlik Sarmalı


Türkiye'de ağlamanın ve medya gücünün ödülü budur. Bir hafta boyunca Galatasaray medyası ve yorumcuları ağladı. Önce tüm otoritelere göre 1 maç olması gereken seyircisiz oynama cezası 2 maç oldu. Sonra Bilica'ya kurallara göre ceza verilmemesi gerekirken 3 maç ceza verildi. Son olarakta Kayserispor maçında sahalarımızda hiç görülmemiş bir penaltı verildi. Böyle bir penaltı bir daha verilmez merak etmeyin. Gelecek haftalarda buna benzer pozisyonlarda kesinlikle penaltı verilmeyecek.

Bu Galatasaray medyasının ve kulislerinin gücüdür.
Fenerbahçe ise yıllardır uyguladı sessizlik politikasının bir şampiyonluklarına mal olmasına rağmen hala bu çizgilerini koruyorlar. Fenerbahçe yönetimi maalesef şunu unutuyorlar. Türkiye'de kulüp yöneticiliği hamama giden kadınların kavgası gibidir. Kim iyi kulis yaparsa, kim daha cazgırsa, kimin medyası daha güçlüyse o kazanır.

Fenerbahçe medyası denilen medyanın olmadığını uzun zamandır söylüyorum. Bir medya düşünün Hasan Ali Atasoy ve Selçuk Yula'dan oluşuyor. 3. bir adam yok. Karşılarında ise Hıncal Uluçlar, Mehmet Demirkollar, Fatih Altaylılar var. Galatasaray medyası bazen öyle bir hale getiriyorki işi. Hakaretleri bile futursuzca edebiliyorlar. Atış serbest yani.

Bu oyunda Fenerbahçe yönetimi kaybetmeye mahkumdur. Oyunu kurallarına göre oynayanlar Galatasaraylılar. Fenerbahçe ise sessizlik sarmalı diye adlandırılan olayı yaşıyor uzun zamandır. Denizli'de kaybedilen şampiyonluk öncesi konuşan her Fenerbahçeli yönetici kamuoyu tarafından boğulmuştu. O dönem konuşan Galatasaraylı yöneticiler ise kamuoyu tarafından hep haklı bulunmuştu. İşte sessizlik sarmalı dediğimiz olay burada başlıyor. Kamuoyu (Galatasaray lobisi) bastırılan Fenerbahçe yönetimi sessiz kalarak aslında güçsüzlüklerini gösteriyorlar. Bu da sanırım bu sene Fenerbahçe'nin kaybedeceği muhtemel şampiyonluğun habercisi.


Sessizlik Sarmalı: İletişim Fakültelerinde ders olarak okutulan önemli bir konudur. Neumann tarafından geliştirilmiş bir kuramdır.Bu görüş biçiminin çoğunlukta olduğu algısı, sarmal süreci harekete geçirir.Bu süreçte aksi görüşe sahip halk sessiz durmaya başlar ve algılanmış çoğunluk görüşü egemen gerçek görüş olarak kurulur. Tıpkı bir hafta boyunca Fenerbahçe tribünlerinde terör var ve Federasyon Fenerbahçe'yi kolluyor söylemlerinin zihinlere yerleştirilerek sessiz kalan kamuoyunun da bunu kabul edermiş gibi görünmesi gibi.