Ülkemizde 80 sonrası protesto kültürünün kaybedildiğini düşünenlerdenim. Protesto demokratik toplumlarda doğru yapıldığı takdirde olaylara bire bir olarak katılmamızı ve etki etmemizi sağlar. Mesela geçtiğimiz hafta Fenerbahçe-Siena maçı vardı. Hakemler seyircinin de azlığından faydalanarak Fenerbahçe'yi ezdiler. Tribünlerde çok az sayıda bir taraftar topluğu vardı. Ancak bu kişiler gerçek basketbol seyircisiydi. Bir hakemin Fenerbahçe aleyhine verdiği bir karar üzerine hakemlerin 3'ünü de alkışlamaya başladılar. Bunun üzerine hakemler şaşırmaya başladı ve son bir dakikada Fenerbahçe lehine 2 anlamsız karar verdiler. Bu kararlarda alkışlar daha da arttı ve bu müthiş protesto sonuçlandı. O 3 hakemin bir daha bir takımın aleyhine o kadar bariz bir şekilde düdük çalacaklarını hiç sanmıyorum.
Bir de tersini düşünün o hakemlere şişe fırlatılsaydı o protesto o kadar etkili olur muydu? Alkışlanan hakemlerin utandığını ve bu protestonun son derece etkili olduğunu düşünüyorum.
Bir de Fenerbahçe'nin Mesut Yılmaz'ı protestosu vardı ki bunu hiçbir Fenerbahçeli unutmaz. Fenerbahçe için bir stat tapusuna da mal olsa o protestonun anlamı çok farklıdır. Ve son derece demokratik bir protestodur. Fenerbahçeli olduğum için hep Fenerbahçe'den örnek veriyorum ancak aklıma gelen harika protestolardan bir tanesi de 35 hafta sonra Fenerbahçe'ye verilen ilk penaltı sonrası Fenerbahçe taraftarının bu penaltıyı protesto etmesi ve yuhalaması da olması gereken ve yerine ulaşan bir tepkiydi.
Taraftar forumlarına sıkça giriyorum. Herkes medyadan şikayetçi. Ancak bir çoğu şikayetlerini spor yazalarına küfür ederek gösteriyor. Tıpkı tribünler gibi mail box'lar da küfürlerle doluyor. Bu tarz protestonun yukarıda bahsettiğim hakeme şişe atmaktan hiç bir farkı yok.
Öncelikle şunu söyleyeyim. İstanbul İletişim Fakültesi'nde okurken Gazetecilik bölüm derslerimize giren Prof. Nurdoğan Rigel'in bu protesto konusunda bize önerisi şuydu: Diyelim ki x yazarın yazılarını hiç beğenmeyen bir grupsunuz. Bu x yazara edeceğiniz hakaret size hiç bir fayda sağlamaz. Yapacağınız şey o gazetenin genel yayın yönetmenine protesto mailleri atmanızdır. ( O dönem mail pek yaygın değildi. Fax demişti hocamız) Ancak atacağınız bu protesto mailleri tek metinden çıkarsa yine etkisini yitirir. Aynı metinin binlerce ayrı kişi tarafından yollanması hiçbir etki yaratmaz. Organize olduğu için iyi niyetli olarak görülmez. Ancak bireysel olarak yazılmış metinler çok daha etkilidir. Hele ki binlerce kişi tarafından yollanmış mailler o genel yayın yönetmenini o yazar hakkında ciddi ciddi düşündürür.
Bu konuda benim önerim ise şu. Eğer organize değil de kişisel protesto yapıyorsanız mutlaka düzgün cümleler kurmaya özen gösterin. Spor medyasında her ne kadar bir çok fanatik yazar varsa da Ercan Güven gibi, Atilla Gökçe gibi, Faik Gürses gibi, Hıncal Uluç gibi eski tarz gazeteciliği bilen isimler okurlardan gelen mailleri ciddiyetle okurlar ve mümkün mertebe yanıtlamaya çalışırlar. Protestonuzun boşa gittiğini düşünmeyin.
Spor medyasının düzelmesi için, daha tarafsız, daha objektif olabilmesi için mutlaka protesto edelim ve bunu küfürle değil eleştiri ile ve düzgün cümlelerle yapalım. Benim nacizane önerimdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder