Follow @chemedya

26 Kasım 2009 Perşembe

Hasan Ali Atasoy: Ercan Saatçi Başka Takımı Tutsaydı Bunlar Yaşanmazdı


Medyanın cesur kalemlerinden Hasan Ali Atasoy röportaj teklifimizi kırmadı ve sorularımıza yanıtlarını gönderdi. Hasan Ali Atasoy'u spor medyasının üyesi olarak görmek pek doğru değil. Kendisi yaklaşık 20 yıllık bir gazeteci ve haberin içinden yoğurulmuş bir isim. Bu nedenle olaylara haberci gözüyle bakarak spor medyasının yazamadığı şeyleri yazabiliyor cesurca. Spor camiasının alışık olmadığı bu tarz zaman zaman kendisine tepki olarak dönse de bildiğimiz kadarıyla gazetesinin en çok okunan yazarlarından biri de kendisi. Hasan Ali Atasoy'u bu çarpık medya düzeninde başka bir yere koyuyor ve sorularıma verdiği yanıtlar için de kendisine teşekkür ediyorum. Umarım medyada, spor camiasında daha çok Hasan Ali Atasoy'lar olur.






Hasan Ali Atasoy kimdir? Herkes sizi Fenerbahçe yazarı olarak tanıyor ancak bildiğimiz kadarıyla başarılı bir medya kariyeriniz var. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?


-Trabzonlu anne babanın çocuğu olarak, 1964’te İstanbul’da doğdum.. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’nu bitirdim. 1986 yılı sonunda yazılı medyaya adım attım.. 93 yılından beri de görsel medyadayım. Odur budur devam ediyor macera… Polis, adliye ve toplumsal olaylar disiplininden geliyorum. Muhabirlik yanında, istihbarat şefliği, editörlük, haber müdürlüğü, haber koordinatörlüğü yaptım.. Halen 6 Ağustos 2009’dan beri de ATV’de Haber Müdürlüğü yapıyorum.


NTV ve Star'ın spor servislerine müdür olacakken son anda bazı engellemelerle karşılaştınız. Neden engellendiniz? Fenerbahçeli olduğunuz için mi koyu Fenerbahçeli olduğunuz için mi?

-NTV’de görev benden alınmış değil. Spor Müdürü olmama dair alınmış bir karar vardı, fiiliyata dökülmemişti. O sırada Star TV’den Haber Koordinatörlüğü teklifi geldi. Maddi anlamda değil, manevi anlamda reddedemeyeceğim bir teklifti. O nedenle ben tercih ettim.

Star Haber Koordinatörü’yken bana ısrarla yapılan bir tekliftir Spor Müdürlüğü… Hatta 10 gün düşünme verildi. Çünkü haberi daha fazla önemsiyordum. Bana açıkça tenzil-i rütbe geliyordu teklif.. Sonra nihayetinde kabul ettim, el sıkıştık. Fakat göreve bir türlü başlayamadım. Başka dinamikler ya da dinamitler devreye girdi. Mesele o kadar muallakta kalınca, ben de yine görevimin başına döndüm.


Spor medyasında son dönemde taşlar yerinden oynadı. Bu değişimi nasıl buluyorsunuz? Özellikle Ercan Saatçi olayını nasıl değerlendirdiğinizi merak ediyorum.

“Taşlar yerinden oynadı” söylemi çok ama çok iddialı.. Bu görüşe katılmıyorum. En fazla 3-4 çakıldır herhalde kastettiğiniz. Ercan Saatçi’ye en başından beri sıcak bakan bir adam değilim. Ne Fenerbahçelilik noktasında inancım vardır kendisine, ne de başka herhangi bir konuda.. ‘Sayenizde’ parçası hariç, bana hiçbir zaman sahici bir adam gelmemiştir. Ancak şunu da söylerim, aynı tarza sahip başka takım tutan bir isim olsaydı (ki hepimiz ne kadar çok olduklarını biliyoruz) bunlar asla yaşanmazdı… Ancak varlığı ya da yokluğu beni hiç ilgilendirmedi ve ilgilendirmiyor.

Yaptığınız değerlendirmelerde spor medyasını Şansal Büyüka ve Hıncal Uluç güdümündekiler olarak ikiye ayırırsınız.Size göre spor medyası yeterince bağımsız mı? İsteyen istediği haberi yapabiliyor mu?

Evet bir yanda ücretlendirerek, kazandırarak biat ettiren bir sistem… Diğer yanda el, icazet ya da isim vererek dokunduğunu altın yapan bir Midas… Şeyh ve mürit ilişkileri bunlar. Kimin ne olduğunu veya ne olmadığını herkes biliyor.


Fenerbahçeliler özellikle Erman Toroğlu'nun ve Şansal Büyüka'nın Maraton programındaki taraflı yayınlarına büyük tepki gösteriyorlar. Sadece Aziz Yıldırımla ilişkilerinin iyi olmaması mı bu yayınlara neden? Yoksa ligi istedikleri gibi şekillendirmek isteklerinden mi kaynaklanıyor?

Ortada şöyle bir gerçek var; birileri futbolu yönetelim, futbolu yönetenleri de yönetelim, kulüpleri yönetelim, kulüpleri yönetenleri de yönetelim, medyayı da yönlendirelim derdinde… Zaten bunu da yap(a)madıklarını savunmak çok safça olur. Her türlü argüman, enstrüman da işin içinde.. Burada medyanın Fenerbahçe’si ile, Fenerbahçe’nin Fenerbahçe’si kapışıyor aslında… Yani bu kör düzene direnen bir tek kulüp var. Onu da dizinin üzerine çökertmek için her şey yapılıyor ve yapılacak. Bunlar sürpriz değil. Saçma olan borsaya kote bir kulübün, bunlara dava açmak, yalanlamaya enerji harcaması…


Fenerbahçe'nin iletişim politikasını nasıl buluyorsunuz? Resmi sitenin başarısızlığının nedeni nedir? Fenerbahçe yayın grubunun iyi kullanıldığına inanıyor musunuz?

-İletişim politikası ‘sıra dayağı’ esasına dayanıyor. İyi ile kötü diye bir şey yok, toptancı bir genelleme var. Doğru ve düzgün haber yapmaya çalışanlar ile manipülatif, spekülatif ve girift ilişkilerden gelen angajmanlı adamlar aynı kefeye koyuluyor. Kulübün şüpheci davranması normal ancak, paranoyak olması anlaşılabilir bir şey değil. Resmi site bazen ‘tekzip’ mekanizması gibi çalışıyor. Bazen de hiç tanınmayan, kimsenin umursamadığı bazı kalemşörlerin reklam ve tanıtım panosu gibi hizmet veriyor. Bence gereksiz ve saçma bir enerji kaybı… Diğer medya mecrasına bakarsak da şunu rahatlıkla söylerim; camiayı ortak hedefe odaklamak, büyük fotoğrafa kilitlemek ve bunu anlatabilme konusunda ciddi bir eksiklik sözkonusu… Bu benim görüşüm. Bence sıradan bir futbolcunun bonservis bedeli kadar yatırımla, çok daha vizyoner işler yapılabilir. Bir de mutlaka ama mutlaka Radyo alanında olmak gerekir.


2006'daki Denizlispor-Fenerbahçe maçı hakkında elinizde bazı bilgiler olduğunu ve bunları açıklayacağınızı söylemiştiniz. Ancak aradan geçen zamanda Fenerbahçe taraftarı bu konuyu merakla beklemesine rağmen hala bir sonuç çıkmadı. Bu belgeler Tahir Kum'un elinde olduğu söyleniyor. Neden yayınlamıyor? Sizin elinizde herhangi bir belge var mı bu konuda? Fenerbahçe yönetiminin bu konuda bir çalışmasının olmamasının nedeni nedir?

Elimde belgeler olduğunu söylemedim. Birilerinde belgeler olduğuna dair bilgim olduğunu söyledim. Hakkımda açılan onca yıldırma davasına rağmen, tecrit ve tehdide rağmen, küfür kıyamete rağmen ben ne bildiğimi sustum, ne bilmediğimi konuştum. HT gazetesindeki Tahir Kum’a sorun artık. Ki ben kendisine yayınlayacağıma dair söz de verdim. Neden yayınlamadığı ya da yayınlayamadığı ya kendisinin meselesidir, ya da Halil Özer, Fatih Altaylı meselesidir. Diğeri de Fenerbahçe yönetiminin kendi tasarrufudur. Bilemem, onlara sormalı. Bu noktada bir soru sormadan da edemiyorum; sözkonusu belgeler Fenerbahçe aleyhinde olsaydı kimse yayınlamakta tereddüt eder miydi?


Fenerbahçe medyası gerçekten de var mı? Kimdir bu Fenerbahçe medyası? Fenerbahçe'ye ne gibi fayda sağlamaktadır?

100 büyük Türk yalanı diye bir sıralama olsa “Fenerbahçe Medyası” yalanı ilk 5’ten kesinlikle düşmez. Medyada en zayıf kulüp Fenerbahçe’dir. Sadece tiraj ve reyting unsuru olduğu için Fenerbahçe’ye fazla yer veriliyor olmasından böyle salak bir sonuç çıkarsamak da, zeka ve akıl ile ilgili ağır bir sorundur. Çünkü Fenerbahçe taraftarı acıyı da, üzüntüyü de sevinci de satın alan bir taraftarlardır. Medyada daha fazla yer bulması, yer verilmesi hiçbir fayda sağlamadığı gibi, sıkıntı nedenidir. Ancak Fenerbahçe’nin derdini anlatma konusunda çok ciddi sıkıntısı olduğu kanaatindeyim.


Spor medyasını bir tribüne benzetiyorum. Sanki yazarlar gittikçe daha da holiganlaşıyor. Son Galatasaray-Fenerbahçe basketbol maçındaki olaylarda medyanın bu tavrının rolü nedir? Size göre olaylar organize mi gelişti?

Şöyle; mertçe rengini ifade edenlere hiçbir lafım yok. Kulüplerini sevmelerini de anlarım. Ancak sevgilerini başka takım nefreti üzerinden tarif etmeye çalışmak çaresiz ve acıklı bir hastalık. Patolojik bir saplantı. Asıl sıkıntılı olanlar, iki yüzlülerdir. Tarafsız gibi görünüp inceden çalışanlar. Bilinçaltını açık etmemeye çalışanlar. Bu halleriyle, kendini saklaya saklaya fosilleşmiş adamlar bile var. Basketbol maçındaki olaylar elbette organize bir rövanş alma harekatı. Neyin rövanşıysa? Bunu hiç tartışmam. Medyanın ‘geçireceği’ ve ‘geçiştereceği’ olaylar rengine göre tasnif edilir. Bin yıldır böyledir bu. Sürpriz bir tavır ya da tavırsızlık değil. Bilirkişiler, görürkişiler, bilmezdengelirkişi, görmezden gelirkişi oluyor. Matruşka sistemi..

Milliyet Gazetesi'nde şike dosyası yayınlandığında büyük olay olmuştu. Ancak futbol federasyonu o belgelere dayanarak hiç kimseye ceza vermedi. Yapanın yanında kar kalan bu sistemde karanlık işlerin önlenmesi mümkün mü?

E, eyyam burada başlıyor işte. Soruşturma açmak için dosyanın zaman aşımına uğraması beklenildi özellikle… Çünkü o zaman başlasa, bir büyük takımın küme düşürüleceği apaçık ortada… İşin asıl üzücü yanı o rezilliklerde adı, konuşması geçen, hatta örgütleyen adamların, şimdi yorumcu olarak en prestijli ekranlardan karşımıza çıkması değil mi?


Son olarak Chemedya okuyucularına futbolumuzda ve spor medyasında nasıl bir gelecek gördüğünüzü anlatabilir misiniz? Size göre gidişat nereye doğru?

Sistem bütün unsurlarıyla dönüşmeden kolay kolay bir şey değişmez. O başkanın adamı, bu başkanın adamı, federasyon icazetli teknik direktörler, gazeteciler, onun kollaması bunun kollaması kalemşörler ile yürütüldükçe hiçbir şey dönüşmez. Tepedeki adam gitti diye her şey yerle bir olmaz. Kılcal damarlara kadar yüzleşme, temizlenme ve arınma lazım. Yoksa daha çok bıyık fetişistleri görürüz. Önce bu yerlerde, ayaklarda sürünen, ucu, cıvık, vıcık, yalaşık ve yanaşık düzenden ilişkilerin bitmesi, bitirilmesi lazım. Gazeteciler cevaplara değil sorulara iman eder. Ancak özgür olmadan ahlaklı olunmaz. Ahlaklı olmak da tahammül etmek değil, karşı çıkabilmektir. Aklını kimseye emanet etmeyen, biat etmeyen, gerçekten sapmayanların çoğalması, icazetli adamların yok olması dileğiyle…


7 yorum:

Griffith dedi ki...

Artık şike/dolandırıcılık mevzularında zaman aşımını falan da sallamıyorlar.Arkalarını o kadar sağlama almışlar ki hiç bir şeyden korkuları kalmamış.Yedikleri nane zamanında ortaya çıksa bile adamları küme falan düşüren yok.Nalga olayı bunun en basit örneği. 3-5 puanları siliniyor,2 yöneticinin görevine son veriliyor,tamam.Hatta görevden çıkarmaların ardından üstüne bir de basından aferin alıyorlar.

Chemedya dedi ki...

Maalesef öyle Griffith. Allahtan medya Fenerbahçeli:))

Güray Gürsoy dedi ki...

Tebrik ederim Sevgili Ahmet
başarılı bir röportaj olmuş.
Hasan Ali Atasoy'a da teşekkürler.
Kendisi FB'nin 1 kuruşu dahi
bana nasip olmasın ben ekmeğimi
zaten kazanıyorum diyor ama
ben Onu günün birinde FB TV'nin
başında görmek istiyorum.
Seni de yardımcısı olarak görmek
harika olurdu.
Kendisi istemez bunu biliyorum
ama neticede profesyonel ve
orada İhsan Topaloğlu oturacağına
neden Hasan Ali olmasın ?
FB TV'nin ve FB Medyasının
ço acil bir reorganizasyona
ihtiyacı var.
İletişim konusunda ne durumda
olduğumuz ortada.
Ali Koç'un İletişimden Sorumlu
olduğu kurumsal bir yapıda bile.

Chemedya dedi ki...

Efsane Mrsiç,
Güzel sözlerin için çok teşekkür ederim. Ancak Fenerbahçe tv'de çalışmak en son düşüneceğim işlerden biri olur. Fenerbahçe'nin profesyonel elemanı olmak ve Fenerbahçe'den para almak bana biraz zor gelir. Hayat ne getirir tabi ki bilinmez. Hiçbir zaman büyük konuşmamak gerekir. Ancak Hasan Ali Atasoy'un da düşünmediğini biliyorum. Hem Türkiye'de insanlar bir koltuğa oturuyor ve başarılı ya da başarısız olduğundan çok bazı ilişkilerde nasıl olduğuna bakılarak karar veriliyorlar. Ben o ilişkileri hiç beceremem. Sadece mesleğimi yapmayı bilirim. Bu nedenle tutunabilmem de çok zor. Ama yine de güzel dileklerin için çok teşekkür ederim.

Unknown dedi ki...

Fenerbahçe Spor Kulübünün son dönemlerde, kurumsallaşma sürecinde sağladığı gelişmelerin en önemli eksiği iletişim konusundaki yetersizliklerdir.

Kapalı devre bir FBTV....milyonlarca taraftarını dahi tatmin etmeyen bir yayın politikası var. Kaldırın FBTV logosunu sanki TRT nin spor kanalını izliyorsunuz hissine kapılırsınız.

Ne olmalıdır,nasıl olmalıdır..
Sanırım bunu da oradaki profesyonelim diyen yöneticiler düşünecekler. Çünkü kanalın ruhu yok.

Spor medyası ile ilişkiler, resmi siteden yayınlanan yalanlamalar ile sınırlı..

Spor programları, her vesile ile teknik direktöründen futbolcusuna, kulüp doktorundan malzemecisine kadar haksız, mesnetsiz ve organize bir şekilde eleştiri ötesi bir tutum içinde.

Yönetimin, Fenerbahçe Spor Kulübünün gücünün maddi yönünü iyi bir şekilde realize ettiğini ifade edebiliriz.

Bu gücü organize spor medyasına karşı da bir an önce kullanmak ve
realize etmek gerekir diye düşünüyorum.

İstenen ve beklenen sadece adil bir yaklaşımdır.

Unknown dedi ki...

Ahmet;

çok güzel bir roportaj olmuş.
Ben Tahir Kum'un biraz sıkıştırılması gerektiğine inanıyorum.
Medya daki tarafsız değişim ise en az 20 yıl sonra olur.

Chemedya dedi ki...

Coşkun ve Ahmet Abi ikinize de çok teşekkür ederim.

@Ahmet Abi,
Tahir Kum'u sıkıştıracak olan biz değil Fenerbahçe yönetimi olmalı. Biz ne yapabilir ki? Biz adaleti hayal edebiliriz. Ya da en fazla burada yazarız birileri görse diye bekler dururuz.